Hasar/prim oranı sektördeki tüm şirketler için çok önemli bir performans kriteri. Bu oranın düşük olması elbette çok sayıda bileşenin doğru uygulanması ve bunları mümkün kılan stratejiler ile mümkün. Bu noktada, geleneksel risk kabul ve hasar yönetimi yaklaşımlarının son yıllarda yapısal değişikliklere uğradığı, bu değişikliklerin de teknolojilerin yoğun bir şekilde kullanılmasıyla mümkün olduğu söylenebilir. Peki ne değişiyor?
Temel değişim, artık sigortacılık faaliyetlerinin sistemlerde birbirinden bağımsız işlemler olarak gerçekleştirilmesi yerine, bunların büyük bir sürecin parçaları olan ve birbirini etkileyen aktiviteler olarak değerlendirilmesi. Yani işlem bazlı yaklaşımlar yerine süreç yaklaşımı. Bu yaklaşım aslında, şirket yönetici ve çalışanlarının aklında olan bağımsız işlemler arasındaki ilişkilerin süreç yönetim teknolojileriyle sistemlere aktarılmasına dayanıyor. Basit bir örnek olarak; risk kabulünün müşteri ve riskin önceki skorlarına bağlanması, dolayısıyla herhangi bir risk otorizasyon sürecinden önce atanmış bir yetkilinin yine sistem tarafından oluşturulmuş bu skor bilgilerini kullanarak riski kabul veya reddetmesi, ardından ilgili otorizasyon sahibinin e-posta, SMS ile otomatik bilgilendirilmesi, bunların tamamının sistem üzerinden yapılıp ilişki ve tarihçelerin de süreç olarak sistem üzerinde görülebilmesi verilebilir.
Bu yaklaşımı biraz daha detaylandırdığımız zaman, şirketin aslında bir know-how olarak taşıdığı ve ancak yüksek operasyon maliyeti nedeniyle uygulayamadığı türlü kontrol, onay ve bilgilendirme süreçlerinin de bu teknolojiler aracılığıyla kolaylıkla hayata geçirilebilir olduğunu görüyoruz. Örneğin, hileli hasar yönetiminde hem şirket hem de şirket dışında yer alan verilerin, sürecin bir kontrol girdisi olarak kullanılması ve bu kontrolün sonuçlarına göre daha yoğun hileli hasar araştırmalarının yapılması, sonuçta şirketin görece daha maliyetli hileli hasar araştırmalarını sadece bunu gerektirecek dosyalarda uygulaması şirketin hasar/prim oranını olumlu etkileyecektir. Tüm işlemlerin süreçselleştirilebildiği, dolayısıyla işin ne zaman, nasıl ve kim tarafından yapılacağının ve yine hangi durumlarda kimlerin nasıl bilgilendirileceğinin belirlenebildiği teknolojilerin neden önem kazandığını da böylece anlayabiliyoruz.
28 yıldır sigortacılık sektörüne teknoloji çözümleri sunan SFS’nin olaya dayalı, kural tabanlı hasar tasarımcısını kullanan sigorta şirketleri hasar süreçlerinde uyguladığı SFS E-BPM’İN ( Kurumsal İş Akış Yönetimi) başarısı, her sene olduğu gibi 2018 yılı sektör istatistiklerine de yansımış durumda. Teknoloji geliştirme ve destek stratejisini, operasyonel verimlilik ve karlılık ilkeleri üzerinde şekillendiren SFS, küresel teknoloji gelişmelerini ve kendi Ar-Ge çalışmalarını, Türkiye sigorta pazarının iş süreç ve alışkanlıklarına uyarlayarak şirketlerin performansını geliştiren teknoloji araçları sunmaya devam ediyor.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin 2018 yılına ait istatistikleri, SFS çözümlerini kullanan sigorta şirketlerinin hasar/prim oranlarında sektör ortalamasının çok üzerinde bir başarıyı yakaladığını gösteriyor. % 82.9 olarak gerçekleşen sektör ortalamasına karşı, SFS müşterilerinin hasar/prim oranı ortalaması %72. Bu başarının ardında yatan en önemli nedenlerden biri hiç kuşkusuz SFS çözümleri. SFS çözümlerinin sunduğu entegre risk kabul ve hasar yönetim çözümleri, bir tarafta şirketlerin en detaylı risk kabul süreçlerini dahi kolaylıkla desteklerken, bir taraftan da hasar yönetiminin kapsamlı bir süreç olarak yönetilebilmesini sağlıyor.
Temel değişim, artık sigortacılık faaliyetlerinin sistemlerde birbirinden bağımsız işlemler olarak gerçekleştirilmesi yerine, bunların büyük bir sürecin parçaları olan ve birbirini etkileyen aktiviteler olarak değerlendirilmesi. Yani işlem bazlı yaklaşımlar yerine süreç yaklaşımı. Bu yaklaşım aslında, şirket yönetici ve çalışanlarının aklında olan bağımsız işlemler arasındaki ilişkilerin süreç yönetim teknolojileriyle sistemlere aktarılmasına dayanıyor. Basit bir örnek olarak; risk kabulünün müşteri ve riskin önceki skorlarına bağlanması, dolayısıyla herhangi bir risk otorizasyon sürecinden önce atanmış bir yetkilinin yine sistem tarafından oluşturulmuş bu skor bilgilerini kullanarak riski kabul veya reddetmesi, ardından ilgili otorizasyon sahibinin e-posta, SMS ile otomatik bilgilendirilmesi, bunların tamamının sistem üzerinden yapılıp ilişki ve tarihçelerin de süreç olarak sistem üzerinde görülebilmesi verilebilir.
Bu yaklaşımı biraz daha detaylandırdığımız zaman, şirketin aslında bir know-how olarak taşıdığı ve ancak yüksek operasyon maliyeti nedeniyle uygulayamadığı türlü kontrol, onay ve bilgilendirme süreçlerinin de bu teknolojiler aracılığıyla kolaylıkla hayata geçirilebilir olduğunu görüyoruz. Örneğin, hileli hasar yönetiminde hem şirket hem de şirket dışında yer alan verilerin, sürecin bir kontrol girdisi olarak kullanılması ve bu kontrolün sonuçlarına göre daha yoğun hileli hasar araştırmalarının yapılması, sonuçta şirketin görece daha maliyetli hileli hasar araştırmalarını sadece bunu gerektirecek dosyalarda uygulaması şirketin hasar/prim oranını olumlu etkileyecektir. Tüm işlemlerin süreçselleştirilebildiği, dolayısıyla işin ne zaman, nasıl ve kim tarafından yapılacağının ve yine hangi durumlarda kimlerin nasıl bilgilendirileceğinin belirlenebildiği teknolojilerin neden önem kazandığını da böylece anlayabiliyoruz.
28 yıldır sigortacılık sektörüne teknoloji çözümleri sunan SFS’nin olaya dayalı, kural tabanlı hasar tasarımcısını kullanan sigorta şirketleri hasar süreçlerinde uyguladığı SFS E-BPM’İN ( Kurumsal İş Akış Yönetimi) başarısı, her sene olduğu gibi 2018 yılı sektör istatistiklerine de yansımış durumda. Teknoloji geliştirme ve destek stratejisini, operasyonel verimlilik ve karlılık ilkeleri üzerinde şekillendiren SFS, küresel teknoloji gelişmelerini ve kendi Ar-Ge çalışmalarını, Türkiye sigorta pazarının iş süreç ve alışkanlıklarına uyarlayarak şirketlerin performansını geliştiren teknoloji araçları sunmaya devam ediyor.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin 2018 yılına ait istatistikleri, SFS çözümlerini kullanan sigorta şirketlerinin hasar/prim oranlarında sektör ortalamasının çok üzerinde bir başarıyı yakaladığını gösteriyor. % 82.9 olarak gerçekleşen sektör ortalamasına karşı, SFS müşterilerinin hasar/prim oranı ortalaması %72. Bu başarının ardında yatan en önemli nedenlerden biri hiç kuşkusuz SFS çözümleri. SFS çözümlerinin sunduğu entegre risk kabul ve hasar yönetim çözümleri, bir tarafta şirketlerin en detaylı risk kabul süreçlerini dahi kolaylıkla desteklerken, bir taraftan da hasar yönetiminin kapsamlı bir süreç olarak yönetilebilmesini sağlıyor.